16 Aralık 2010 Perşembe

Kız Kıza...

Offf Ankara'da kapkara bir gökyüzü... böyle havalarda içim o kadar sıkılır ki oldum olası..ben güneşli, ılık havaların kadınıyım. böyle havalarda evde olasım var..üstümde eşofmanlarım, ayaklarımda pofidik çoraplar, kanepemde battaniyenin altında, başucumda yeni demlenmiş çayım...ya televizyonda romantik bir film yada elimden bırakamadığım kitabım.. hmmm içim gitti bak yazarken kendimi dükkanda zor tutuyorum şuan :(

Bugün yemekleri teslimden sonra (söz verdim biliyorum CemRe Cafe olayını anlatacağım detaylı) ablama uğradık. Bora (1.yeğenim; kendisi yakışıklılık abidesi) yuvada olduğu için onu göremedim.
Ama Buse (2. yeğenim; kendileri elektrikli prensesim..resminden ne demek istedimi anlarsınız.) evdeydi..


sohbet, muhabbet, dedikodu derken aklıma eltim Tuğba'nın geçenlerde bahsettiği bir cafeye yemek organizasyonunu başlattım..ablam olur verdi sıra Tuğbaya haber vermeye geldi. Allah'tan cuma akşamı onun da başka programı yokmuş ta o da olur verdi hatta daha da güzel bir fikirle kardeşini de çağırdık..eğer herşey yolunda gider, hava da bozmaz kar falan yağmazsa yarın akşam Casita diye bir cafede mantı yemeğe gidicez..Ablalar- kardeşleri programımız hazır da komik tarafı benim işim yemek yapmak daha da can alıcı noktası "Mantı Kızartması" yapmak. Komşunun tavuğu komşuya kaz görünür misali CemRe Cafe'deki "Mantı Kızartması" yerine Casita'da mantı yiyeceğiz..
Söz verdiğim üzere işim yani CemRe Cafe'yi anlatacağım..gerçi bu konu birkaç bölümden oluşur ya..Bölüm bölüm sizlere kendimden ve işimden bahsedeceğim.
Arkası sonra...

Hiç yorum yok: