16 Temmuz 2011 Cumartesi

biraz huzur :)




Sene 1999
Üniversite yıllarımın başındaydım..
O sene kısa süreliğine tanıdığım birinin benim hayatıma kattığı huzur.
Loreena McKennitt..
sesi insanı sakinleştirir bana göre..

Hep inanmışımdır; insanın hayatına bir şekilde giren kişinin ona
mutlaka kattığı birşeylerin olması gerektiği!
Hayatta en büyük ümidim, hayatlarına dahil olduğum insanlara ufak ta olsa
birşey katmak yada bir iz bırakmış olmak..
Umarım başarmışımdır :)

Ne zaman canım birşeye sıkılsa, daralsam yada
neşe ve huzur arasam,
huzur bir CD kadar uzağımdadır..

sever misiniz bilmem ama tavsiye ederim..
pişman olmazsınız :)

Huzur ve dinginlik dolu haftasonları  :))

12 Temmuz 2011 Salı

bir süre yastayım :((


Osman Hamdi Bey'in bu tablosunu oldum olası çok sevmişimdir. Tablonun yanı sıra hikayesini de..
İstanbul'da okurken seçmeli olarak aldığım "visual studies of İstanbul" dersini
rahmetli Jak Delon'dan alma şansını yakalamıştım. Ders sanki ders değil de gezelim-görelim programıydı.
İstanbul'u karış karış gezme, tanıma fırsatı bulmuştum bu sayede..
Bir gün Taksim gezisi vardı ve Pera Palasa gittik. Hayran kalmıştım ve bu hayranlığımı
annemle babama defalarca anlatmıştım.
Okul bitti, Ankara'ya döndüm, evlendim derken günlerden bir gün babam Pera Palas'a gitmiş.
Benim hayranlığımı ve puzzle merakımı bildiği için ordan bana bu tablonun puzzlenı almış.
Böylesine anlamlı bir hediye olamazdı benim için..
Hiç vakit kaybetmeden yapıp bitirdim puzzle ve çerçevelettim. CemRe Cafe'nin duvarında
yerini aldı :)

Çok zaman sonra Cemomla birlikte bir hayvan besleme isteğiyle kendimizi
en yakın pet shopta aldık. Çocukken ikimizde evde kedi beslediğimiz için ilk tercihimiz kediydi ama
bakımının zorluklarını bildiğimiz için vazgeçtik. Köpek almayı aklımızdan geçirdik ki
o da olmazdı çünkü tüm günümüz cafede geçiyor ve hayvancağızı evde yalnız bırakmaya
gönlümüz el vermedi :(
Aklıma bu tablo geldi..
Sonunda ikimizinde ortak kararı ile iki muhteşem küçük su kaplumbağasını alıp eve geldik..
Bir erkek bir kızımız olmuştu artık.
Rocky ve Adrian...
Güzel bir yuva aldık, kışın üşümesinler diye ısıtıcıları, vitaminleri,taşları..
Keyifler yerinde yaşıyorduk. Tatil dönemlerinde ailemize emanet edip, aklımız evde
tatil yapmaya çalıştık hep..
Bu pazar her pazar olduğu gibi ben erken kalktım. Daha doğrusu gece allerji krizim yüzünden
pek uyuyamadım.
Keyifsiz bir şekilde kahvaltı hazırlarken çocuklara yem veren eşimden kötü bir haber
geldi. Rocky yemeğini bulup yiyemiyordu.
Her zaman ağır kanlı, nazlı oğluma konduramadım hastalanmayı.
Öğlene doğru farkettik ki gözleri şiş hareketsiz yatıyor.
Vitaminler verdik, gözlerine merhem sürdük, güneşlendirdik..
Her geçen saat daha kötüleşti. Hemen veterinere götürüp muayene ettirdik.
Öyle ki ufacık oğlum üşütmüş, akciğerlerinde sorun oluşmuş ve durumu çok ağırmış.
Doktor antibiyotik yaptı ama herşeye hazırlıklı olmamızı söyledi. Tüm akşam
bir ümit bekledim..Ama nafile...
Akşam 22:00 itibari ile tüm tepkileri son buldu ve onu kaybettim :((
Ufacık kapluşumun ellerimde hareketsiz yatışına dayanamadım.
Kendimi öyle bir bırakmışım ki saatler sonra hıçkırıklarım dindi,
gözlerim davul bir şekilde sabahı bekledim.
Sabah Rocky'mi , güzeller güzeli nazlı oğlumu toprağa verdik.
Cem de bende yıkılmış haldeyiz. Öyle ki iyice obsesif olduk;
acaba Adrian'da kaptı mı şifayı diye gidip gelip kontrol ediyoruz..
Öyle etkilendim ki bu kayıptan canım hiç bir şey yapmak istemiyor.
Adrian yalnız kalıp bunalıma girmesin diye ona yeni bir eş mi alsak olduk ama
ben kararsızım. Bir daha aynı acıyı yaşamak istemiyorum :((

İnsanın insana değer vermediği bu dönemde küçük bir kaplumbağa için
kendimi telef etmemi anlamayanlara sesleniyorum
içinizdeki insanlık nerede acaba??? 

4 Temmuz 2011 Pazartesi

kara bahtım kör talihim...

yine bir pazartesi yine bir sendrom diyeceğim ama değil..
normalde pazartesilerle hiç bir alıp veremediğim yoktur.
son 10 gündür bir talihsizlik,
bahtsızlık mı desem kötü şans mı yoksa nazar mı bilinmez peşimde..
şarkıda dediği gibi
"dipteyim, sondayım, depresyondayım"..
aslına bakarsanız maceracı, deli dolu ruhumu rafların en gerisine iteli çok oldu..
rutin, monoton hayata razı geldim çoktandır.
pek bir beklentim de yok hayattan; öyle küçük süprizler bana göz kırpsın,
hayatımın fırsatları ayaklarıma serilsin falan..
sıradan hayatımda sağlığım yerinde olsun bana yeter..
içten içe beklentilerim, hayallerim yok değil ama gizliden düşünmeye
iç sesimle konuşmaya alıştırdım maalesef kendimi..
neden?
nazar değer, göz kalır, gerçekleşmediğinde hayal kırıklıklarım
uç noktalarda beni vurur çünkü..
ben hep uçlarda yaşadım bu yaşıma kadar; sevindim mi havalarda kutladım
üzüldüm mü diplerde süründüm.
hala uçlarda gezinmenin ne kadar zarar verdiğini bile bile elimi
kolumu sallaya sallaya uçurumun kenarında dolaştım..
ama yaş ilerledikçe baktım yaralarım daha da büyük oluyor
kahkahalarım gülüşlere, gözyaşlarım sinir krizlerine dönüşüyor..
bıraktım kendimi kendi halime...
içimdeki çocuk ta benimle birlikte büyüse yaaa
olmaazzzz..
o hep çocuk kaldı ve akıllanmadı..
içinde hala aynı saflıkla insanlara güveniyor, karşılıksız vermeye devam ediyor..
tabii onun akılsızlığını da bendeniz çekiyorum!
napiim içimden onu söküp atamadığıma göre böyle yaşamaya devam etmeliyim..

bugün yine yeniden evde usta, tamirat-tadilat- inşaat başladı :(
biraz uzun süreceğe benziyor o yüzden eşimle tası tarağı toplayıp taşınıyoruz..
istikamet annemlerin evi zira su olmayacakmış evde!
susuz yaz günü nasıl yaşanır?
göçebe hayatı başlıyor :(
evden ayrılmak istemiyorum aslında ama tebdili mekanda
ferahlık vardır diye kendimi avutuyorum..
şansımıza annemlerde burda yok ev bize kalacak..
bu bunalımlı günlerimde biraz kendimle başbaşa kalmayı düşünüyordum
iş bu ya bekarlık evimde geçmişe biraz dönüş yapmak belki iyi gelir bana..

bu kadar bunalımın içinde cumadan beri bir sosyallik geldi kocamla bana :)
cuma-c.tesi akşamları attık kendimizi dışarı..
hele c.tesi akşamı süperdi zira aşkım ayda bir erkek arkadaşlarıyla
toplanır birahaneye gider. bu c.tesi 5 erkeğin arasına bende girdim :)
erkek erkeğe sohbet güzeldi :P
o geceden sonra anladım ki ben neden erkeklerle daha iyi anlaşıyorum:
arkadaş onlarda çekememezlik yok, dedikodu yok,
kuyu kazma çabası yok...
havadan sudan sohbetler, askerlik anıları, siyaset, iş güç..
bu kadar..eğlence gani ama..

bu kadar eğlenmenin acısı inşaat öncesi evi toparlayıp
temizlemekle son buldu..pazar günü ev işi yapmaktan canım çıktı
haftaya yorgun başladım maalesef :(



tüm sıkıntıların toz olup uçması dileğiyle
iyi haftalar :)