17 Aralık 2010 Cuma

Bölüm 1...

Fırtınalı bir Ankara günü...öyle bir rüzgar var ki önüne kattığını alıp götürüyor..bugün kedilerim de gelmez oldu rüzgardan mı ne?? şanslarına bugün menüde nohutlu pilav üstü tavuk vardı..tavuk kemiklerini, derilerini onlara ayırmıştım oysa..neyse akşam gelirler belki...



Konu başlığından anlaşılacağı üzere CemRe Cafe hakkında daha doğrusu bu ufak ama "bizim" diyebileceğimiz 2.adresimizin hikayesine giriş yapacağım...
Bundan yıllaarrr yıllaarrrr önce sanırsam lisedeydim.. içimden hep bir gün ufak bir cafe açıp içinin mis gibi kahve, kek, kurabiye kokmasını geçirirdim. Sonra büyüdüm, üniversite hayatım hareketli  Bilkent İç mimari günleriyle başlayıp İstanbul'da Bilgi Üniversitesi Sosyoloji bölümünde son buldu.. derken Bilkent döneminde tanışıp İstanbul maceramda da devam eden eşimle ilişkim okulun bitmesiyle resmiyete kavuştu. (sanki daha önce gayri resmi bi ilişkimiz vardı da!) o dönemde saçma sapırdak işlerde çalışıyordum ayrıldım..nişanımızın ertesinde sevgili kayınvalidemi kaybettik:(( eşim daha askere gidememişti biz nişanlıydık.derken düğün tarihi aldık hazırlıklar koşturmaca 2005 yılının 21 mayısında biz dünya evine girdik..:)) 2 ay sonrada Cem askere gitti ve ben evde 5 ay 5 gün onu bekledim :( kışın ortasıydı döndü ve biz hayatımıza başlayabildik en sonunda..
evlilik hayatımız tam bir hayat paylaşımıydı..ya ben işsiz kalıyodum ya Cem..ee hayat müşterek arada dinlenme dönemlerimizden sonra ve benim sabır ve enerji isteyen işlerimin nihayetinde yine işsiz kaldığım o günlerden birinde Cem'in beynini yemeğe başladım.. kendi işimi yapıcam!! çok itiraz etmesine karşın 6 ayın sonunda benimle dükkan bakmaya geldi veeee işte şu anki cafemiz CemRe Cafe doğduuu 20 Nisan 2010 :)

Cem bu dönemde özel bir firmada çalışıyordu, bütün işlere ben koşturdum.. tabii en can alıcı noktamız Cem çalıştığı yerden 1 sene önce ayrıldı artık kendi mesleği olan Profesyonel Rehberliği yapmaya karar verdi ve boş kaldığı dönemlerde şuan cafede birlikte çalışıyoruz..
Bunları yazarken hey gidi günler heyy diyorum..bu hayali paylaştığımda çevremdekiler hep hayal olarak düşünüyordu ama oldu..demek ki neymiş "birşeyi çok ama çok istersen olur"..
Tabii şunu da belirtmeliyim ki cafe dediysem alıştığımız tarz bir ortam yada cafe concepti yok..günün şartları, ticaret hayatı sizi nereye sürüklerse oraya gitme mecburiyetindesiniz..benim o kahve, kek, kurabiye kokumun yerini ev yemeği, gözleme,sarma ve bize özel "bohça mantısı"


kokuları aldı..ama olsun başlangıç için şuan bununla yetinmeyi biliyorum.çünkü hiç deneyimim olmadan bir işe girdim ve bu benim başlama noktam..şuan pişiyorum ama az kaldı çünkü hayallerim daha bitmedi...
bu arada küçük bir anı: geçenlerde Cem'e hayatıma renk katmak istiyorum, bir kursa yazılmayı düşünüyorum dedim hiç ses vermedi..oldum olası fotoğraf çekmeye bayılırım bu işin raconunu öğrensem mi diye kurs araştırdım, Ocak ayında açılacakmış. Cem'e ben haftasonları fotoğrafçılık kursuna gitmeyi düşünüyorum Ocak'ta dedim, aldığım cevap " niye??fotoğraf stüdyosu mu açıcan sonra?" dedi. adamcağız napsın benim hobilerim bir süre sonra işim olmaya başladı yaa korktu canım benim, bunu da meslek edinirim diye :)))
yaa işte böyle arkadaşlar, içimden geldi anlattım...

Hiç yorum yok: