20 Aralık 2011 Salı

Çay keyfi gibisi var mı??




Çaylar dile geldi, yarışma başladı..

Bayramda İstanbul'da Cem ile yaptığımız çay keyfinin ölümsüzleştiği kare yarışmaya katıldı..

 Zeynep'in  facebookta başlattığı bu keyifli etkinlik mi desem,
yarışma mı desem bilemiyorum beni çok heyecanlandırdı...

Hiç tereddütsüz hemen katıldım.
Cemre (Karabulut) olarak resmimi yükledim
şimdi oyları bekliyorum..
Diğer katılımcılarda süper resimler eklemiş
çok çekişmeli geçecek
bu yarışma belliki...

hadi hayırlısı hepimize :)



10 Aralık 2011 Cumartesi

İlk Mim'im :)

keyifle takip ettiğim Turta Tadında Yaşamak beni Mim'lemiş..
bu benim ilk mim'im ve konusu çoook keyifli :)

Hakkımdaki 7 Gerçek!!

7 başlıkta kendim hakkında ne anlatabilir diye çok düşündüm
aklıma ilk gelenleri başladım yazmaya...

* Bir yaz akşamı (Haziran'da) doğan tipik bir ikizler burcuyum. bir anım bir anıma uymaz,
daldan dala konarım kelebek misali..kimi zaman durgun bir göl kimi zaman çağlayan bir ırmak hiç belli olmaz sağım solum...

* hayatında hiç piyango vurmamış biri olarak en büyük ikramiyemi "eşimi" kazandığıma inanırım. benim en yakın arkadaşım, dostum, sırdaşımdır.. aileme ve sevdiklerime çok düşkünümdür öyleki sevdiklerime zarar vermeye kalkana bir kaplan edasıyla saldıran, koruyucu, anaç bir yapım vardır. çocukları çok sever ama çocuk doğurmayı hiç düşünmeyen biriyim. (2 tane dünyalar güzeli yeğenim için canımı verebilirim o ayrı)

* çabuk parlarım, zor sakinleşirim. ama parlayana kadar da çok sabrederim. sınırlarımın zorlanmasına gelemem, özgür ruhumu kimselere ezdirmem.. dayatmalara, emrivakilere gelemem. kolay kolay Hayır diyemem kimseye ama bir kere hayır dediysem sözümden dönmem..

* hayalperestim fazlasıyla..hayalini kurduğum şeylerin peşinden gider kolay kolay yılmam..istediğim olmadı mı çocuk gibi dudak bükerim ama pes etmem, nasılsa er yada geç gerçekleştireceğimi bilirim.
(herhalde çoook uçuk hayaller kurmadığım için)

* gezmeye- görmeye, yeni yerler keşfedip yeni insanlar tanımaya bayılırım (yurtiçi-yurtdışı farketmez) tebdili mekanda ferahlık vardır sloganına inanırım! moda olan şeyleri,
çok gidilen yerleri değil benim keşfettiğim mekanları severim. girdiğim ortamlarda ciddi ve soğuk bulunurum çünkü kendimi herkese hemen açamam. beni tanıdıkça ilk izlenimlerinin ne kadar yanlış olduğunu anlar insanlar. (insanları şaşırtmayı severim nede olsa)

* arkadaşlığa, dostluğa önem veren insancıl yapımın yanı sıra hayvanlarada düşkünüm. evimde bir su kaplumbağam birde kedim var. imkanım olsa evi hayvanat bahçesine çevirebilirim. onlarla olmak bana huzur ve neşe verir :)

* yemek yapmayı ve yemeyi çok severim. görüntümün aksine iştahlıyımdır. zaten işimde yemek yapmak, istersen yeme :) yeni tarifler dener insanlara tattırırırm (bir nevi kobay olarak kullanırım sevdiklerimi) damak tadım için ödediğim paraya acımam. gittiğim yerlerde yeni lezzetler denemeye çalışırım hep. tatlıya hele de çikolataya düşkünümdür. "papaz hergün pilav yemez" deyiminin aksine ben tam bir pilav canavarıyımdır. (önceki hayatımda Çinli olduğumu söyler eşim :)

insan kendi hakkında yazarken ne kadar zorlanıyormuş canım.. daha anlat deseler benim gibi konuşmayı seven biri neler anlatır neler :)

bende bu Mim'i sevgilerimide ekleyer bakalım kimlere yolluyorum;

Aslısın, Geceleri Kolye Yapan Kadının Gündelik Maceraları, Zeynep'in Evi,Bir Güzel Çift,

Meyra'nın Gemisi, Seline Dair, Chilek


                          
                                                           Mutlu Haftasonları...

5 Aralık 2011 Pazartesi

amigo oldum maça gittim :)

ben bu haftasonu amigo kız oldum..
tribünleri doldurdum, çoştukça çoştum :))




futbolu sever misiniz?  ben bayılırım hatta fanatik derecesinde takip ederim...
çocukluğumdan beri babamla maçları seyrederdim, evlenincede bu değişmedi kocamla takip
eder olduk.
holigan derecesinde olmasada karı-koca koyu Galatasaray taraftarıyız.
bu seneye kadar Lig Tv'ye üyeliğimiz sayesinde tüm maçları izledik.bu sene ise üyeliğimizi iptal ettirdik
malum şike olaylarından sonra ligin tadı kalmadı...

ortaokul zamanlarımda babamla İstanbul seyehatimizde beni İnönü'de maça götürmüştü.
bu benim ilk stadyum maçımdı, çok heyecanlıydım. o zamanlar hep erkeklerin rağbet ettiği
stadda toy bir genç kız olarak sessiz sakin maç seyretmiştim..

seneler geçti, eşimle daha flört dönemimizde Galatasaray Ankara'da deplasmandaydı. bizde 5 arkadaş
toplandık maça gittik. ne eğlendik anlatamam :)

20'li yaşlarımdan beri stad havasını unutan beni (30'umdan sonra) kocam bu haftasonu Galatasaray-Gençlerbirliği
maçına götürdü. hava malum soğuk ama maç 16:00'da olduğu için çok üşümeyiz desekte yinede giyindik lahanalar gibi kat kat tuttuk stadyumun yolunu.

ben gerine gerine "bayanlara ücretsiz" derken meğer bayanlar bir gün önceden almalıymış bileti.
olsun dedik girdik bilet kuyruğuna..
etrafta o kadar çok bayan ve çocuk seyirci vardıki anlatamam. futbol artık
erkek sporu olmaktan çıkmış sonunda diye pek bir sevindim.

biletleri aldık, bir ton aramadan sonra yerimizi bulup oturduk. kale arkası tam amigoların yeri
bir dakka oturmuyolar yerlerine, o kadar şenlikli ki :)

tv'den seyretmekle stadyumda maç seyretmek arasında
dağlar kadar fark var..heyecan dorukta, bağrışlar, ıslıklar insan o atmosfere öyle bir
kaptırıyorki..bir ara baktım gol sevinciyle Cem beni havalara kaldırmış, sağdaki soldakiyle
omuz omuza zıplıyoruz :))
maçı stadyumda seyretmenin gerektirdiklerinide yerine getirmedik değil hani;
gazeteden yapılmış külahların içinde çekirdekler alındı, çit-çit çitlendi :)
yeri geldimi küfürler edildi tam anlamıyla deşarj olunup galibiyetin sevinciyle evimizin yolunu tuttuk..




pazar günüyse malum ev işleri, dinlence derken bir haftasonu tatilide böyle geçti..

bu haftasonunun keyfi, neşesi ve huzuru tüm haftaya da yayılır inşallah :) 

30 Kasım 2011 Çarşamba

Kasımın sonuna yetiştim :)

bu ay da bir garip tembellik var üstümde nedense.
hoş şimdi anlatacaklarımdan sonra bu nasıl tembellik? diyebilirsiniz..
yaşamakta değil de yazmakta tembelim sanırsam :)

ama yakaladım, sonbaharın son gününe yazımı yetiştirebildim..
görüşmeyeli neler mi yaptım oohhoooo nerden başlasam..
en son postumda demiştim hatırlarsanız daha çok sosyal olmam gerek,
hayat gelip geçiyor zamanı güzel değerlendirmem gerek diye..
kendimce aldığım sözü tuttum hem de ne tutma..

geçen cuma akşamına anneannemizi, ablamları ve eltimleri yemeğe aldım..
küçük çocuklar olunca yemek davetimin menüsüde bızdıklara göre oldu.
çocukken herkesin favori yemeğidir tahminimce köfte-patates-pilav üçlüsü :)
hoş bizim evde 30'luk gençler olarak hala favorimizdir..
ee birazda orta yaşa hitap edelim dedik, masaya zeytinyağlı barbunya ve salatayı da ekledik..
tatlı olarak aşkımın yalvarmalarını daha fazla gözardı edemedim ve cheesecake yaptım..
bir sır vereyim; her zaman saatlerce uğraşıp pişirdiğim cheesecakelere ve kendime acıdım çünküüüü
Dr.Oetker'in Cheesecake Yap ını kullandım herkes ben yaptım sanıyor :)) 



aranızda deneyen oldu mu bilmiyorum ama şiddetle tavsiye ederim hepinize..
o kadar pratik ki anlatamam, pişirme-soğutma derdi falan yok. içine isterseniz labne,isterseniz süzme yoğurt yada normal yoğurt koyabiliyorsunuz. ben normal yoğurtla denedim süper hafif oldu..

üzerinede yine Dr. Oetker'in tek kullanımlık soslarından döktüm. çikolata ve böğürtlen sosu. kişiye özel
oldu bu sayede..




şimdi masa düzenimi, yemeklerimi ve leziz cheesecakemi göstermek isterdim sizlere ama ne mümkün :(
çocuklarla olunca bir telaş sofraya oturuldu, yendi içildi derken gecenin sonu  gelmişti bile..

pazar günü ise annem bir sürpriz yapıp Ankara'ya geldi :))
üç günlük kısa bir ziyaret oldu ama bayramdan beri burnumda tütüyodu çok iyi geldi bana..
annem ayağının tozuyla uçaktan iner inmez bize geldi, tabii fırsat bu fırsat teyzemle kuzenlerimde çağırıldı bize. misafire her daim hazırlıklı bendeniz çıkarttım buzluktan gözlemeleri,
kahvaltılıklar, tavşan kanı çayımız doyumsuz sohbet-dedikodu derken akşamı ettik...

annemin gelmesi demek CemRe Cafe'ye de bereketin gelmesi demek :)
nedendir bilinmez ayağı hep uğurlu gelmiştir anneciğimin, sipariş üstüne sipariş..
bugün annemi babamın yanına İstanbul'a yolcu ettik tekrardan..
dün son akşamı olduğu için ablamlarla birlikte yemeğe çıktık..
adresimiz Günaydın kebaptı..
mezelerle insan öyle bir doyuyorki kebaba yer kalmıyor. giderseniz közde patlıcan ve haydariyi es geçmeyin..

kendimizi eve kapatmayacağız demiştim ya hızlı bir başlangıç oldu umarım böyle devam ederiz..
önümüzdeki haftasonu için hatta mart-nisan aylarına bile programlar yapmaya başladık bile :)
nazar değmesin leyleği havada gördük herhalde...

hepimize aile sıcaklığıyla dolu haftalar :)

22 Kasım 2011 Salı

aylar sonra misafir geldi bize...

geçen postumda yazmıştım ya hani davet vereceğim diye
ama yalan oldu benim yemek davetim :(

haftasonu kalabalık bir grup sözleşmiştik ama kuzenimin rahatsızlığı dolayısıyla
tarihi belli olmamakla birlikte erteledik. oysa kafamda menüme karar vermiş,
nasıl sofra düzeni yapacağımı bile belirlemiştim
napalım kısmet değilmiş...

madem hep beraber toplanıp yemek yiyemiyoruz diyerekten
pazar sabahı kahve daveti verdim çekirdek aileme..
çekirdek dediysem 9 yetişkin 2 de ufaklık olmak koşuluyla yine
cümbüşlüydü evimiz.

pazar sabahı erkenden kalktım, öyle kuru kuru kahveyle olmaz diyerekten
tavşan kanı çayımı demledim yanına da el açması yaptığım
ıspanaklı ve kıymalı kol böreğini attım fırına...

evde yemek yapmayalı, davet vermeyeli o kadar uzun süre olmuş ki fırın bile kendinden geçti
ayrı bir güzel kızarttı böreklerimi :)
babacığımda sağolsun eli boş gelir mi taptaze kestaneli pastayı kapmış gelmiş...

amanınnn evde bir curcuna, kahkahalar, çocuk koşturmaları, öyle
şenlikli bir haftasonuydu ki hiç bitsin istemedim :))

ama kararımı verdim..
artık ayda en az 1 akşam aile-dost toplantıları yapacağım.
insan iş-güç koşturmacasına bir kaptırıyor ki kendini gitgide
asosyal oluyoruz..aynı şehirde olduğumuz halde arkadaşlarımla bile nadir görüşür olduk.
bir de kış geldi ya, dışarda organizasyonlarımız azalıyor.

olsun birlikte olduktan sonra ha evde ha dışarda
haydi durmayalım yapalım organizasyonlarımızı
sosyalleşelim biraz :))

16 Kasım 2011 Çarşamba

uzun yoldan geçtim yine geldim :)

Uzun bir ara girdi blogumla arama...
ayranda içmedik ki ayrı düşelim.

neler neler geçti hayatımdan ben bile sırasını, önemini unuttum..
en son nerde kalmıştım ki ben?

güzelim bayram tatilide geldi geçti...
bu bayram tam bayram tadında geçti ama benim için..
sevgilimle İstanbul'a ailemizin yanına gittik..
ablamlar, yeğenlerim, halamlar, kuzenlerim, çok sevgili dostlarım derken 3 gün göz açıp kapayana kadar geçti..
ama ne yalan söyleyeyim ben kalabalığı seviyorum..
sofralar kuruldu şanına yakışır bayram yemekleri yendi (tabii benim Ankara'dan taşıdığım baklavalar, börekler,
sarmalar, turşular soframızın gözbebeğiydi) el öpme harçlık toplama yarışları yapıldı..
bir şımartıldım bir şımartıldım sormayın :))
bu gezimiz kısa ve az gezmeliydi nede olsa bayram demek ailecek toplanmak demek bizim için.

bol ev gezmeli bayram tatilimizde her zaman yaptığımız gibi sahile inip çay keyfi yapmayı da ihmal etmedik hani :))



İstanbul tatilimi fırsat bilip ne zamandır aklımda olan ama bir türlü cesaretimi toplayıp ta yaptıramadığım şeyide yaptım. eski kuaförüme gidip saçlarımı kısacık kestirip yeni rengiyle buluşturdum :)
alışması zor oldu ilk 1-2 gün ama senelerdir ucundan azıcık sloganımı rafa kaldırdım bir süreliğine..
(işin güzel tarafı Cem öyle düşünmesede artık boya zamanım gelince İstanbul'a gitmem gerek!)

tatil dönüşü yine iş başı yapmak ne denli zor olsa da insan  işinide özlüyor..
bir koşturmaca ki sil baştan başladık..




geçen ay bahsettim evimizin yeni bireyi Pembomuz, küçük yavrumuzu da geri de bıraktığımız için eve dönmek ayrı bir güzel oldu..
minik Pembom annesiyle babasını öyle özlemiş ki.
kısa zamanda ne çok alışmışız birbirimize, güzel kızımı Pet otele bırakıp gitmek çok koydu inanın..
kavuşması ise ayrı bir keyif.. tabii biraz surat yapıp, tavır yedik ama olsun..

son günlerde ise havalar feci soğudu Ankara'da..insanın böyle kapalı havalarda içinden bir şey yapası gelmesede zorluyorum artık kendimi. mesela bu haftasonu bir değişiklik olmazsa kalabalık bir grup bize yemeğe davetli..
şimdiden menüyü kafamda planladım bakalım ortaya nasıl bir sofra çıkacak :)
bekleyip göreceğiz :))

dışardaki havaya inat içimizin sıcacık olacağı bir hafta olsun...

30 Ekim 2011 Pazar

inadına kutladık, kutlayacağız ATAM...



buralardayım, bir yere gitmedim..

geçirdiğim ameliyat sonrası bolca çalıştım, fırsat buldukça dinlendim...

ülkemin başına gelen felaketlere kayıtsız kalmadık, bizde kendi çapımızda

bir el uzattık Van'a..içimiz kan ağlaya ağlaya izledik kayıpları, gelen mucize haberlere burukta

olsa sevindik..

fırsat buldukça sizleri de takip ettim tabii etmez miyim??

vee dün Cumhuriyet Bayramını kutladık..

resepsiyonlar, kutlamalar iptal edilsede bizler camlarımızı bayraklarımızla donattık,

yollarda konvoylara eşlik ettik..

Atatürk'ün armağanına sahip çıkacağımızı cümle aleme duyurduk...

20 Ekim 2011 Perşembe

dayanmak ne zor...


günlerdir koşturmaca içindeyim..
elim deyip te söz verdiğim gibi Cem'in 35. yaş süpriz doğum gününü anlatmaya fırsat
bulamamışken üst üste gelen kötü haberlerle sarsılmış durumdayız..

Terörü lanetlemek, bulunduğum noktadan protesto etmekle keşke birşeyler değişse..
ama olmuyor :(
elimden birşey gelmiyor..
vazgeçer miyim?? tabiki hayır!! lanetlemeye devam sonuna kadar..

tam bu haberlere üzülür, içim kan ağlarken sağlık sorunlarımla ilgili gittiğim
doktorum da ameliyat gerektiğini söylemez mi...

yarın hayırlısıyla ufak bir operasyon geçireceğim :((
heyecan, korku, endişe tüm duygular karman çorman oldu içimde..
ben ufak bir ameliyat için endişe ederken asker anaları ne haldedir diyerek kendimden utandım..

umarım artık bu son haber olur ve başka kayıplar vermeyiz...
hepimizin başı sağolsun :-((
bende (kendi adıma) sağlıkla aranıza dönerim inşallah...

13 Ekim 2011 Perşembe

kavuşma, kutlama...

beklenen gün Salı günü geldi..
eşimin iş seyehati bitti veeee evimize geldi :))
20 günlük hasret bitti çok şükür. ayrılık acısı ne denli zorsa da kavuşmanın keyfi de bir başka :)

kaç gündür buralara uğrayamadım, işlerin yoğunluğundan fırsat bulupta sizleri ziyaret edemedim 
ama yakında tekrar buradayım..

birkaç gün daha işlerin başımdan aşkın olacak çünküüüüü




bugün Aşkımın doğum günü :))
yaş oldu 35 (maşallah!)  bu akşam pek bir organizasyonumuz yok ama haftasonu....
daha önceden bahsettiğim (daha doğrusu tam bahsedemediğim) üzere sevgilime süpriz
doğum günü partisi ve hediyesini hazırlamakla uğraşmam gerek..

iyi ki doğmuşsun birtanem ve ben iyi ki seni bulmuşum..

parti ve hediyesi hakkında detayları kısmetse haftaya paylaşacağım...
şimdilik kendinize çoook iyi bakın
                                                     :))))

7 Ekim 2011 Cuma

ailemizin yeni bireyi aramıza hoşgeldin :))

sonunda beklediğimiz gün geldi..
geçen postumda burada bahsettiğim üzere
minik kuzularımın aşı günü geldi çattı. sabah cafeye her zamanki gibi gittiğimde ufaklık
beni kapıda karşıladı. sabah mırıldanmalarımızdan sonra kardeşin nerede? hadi hazırlanın
derken " gel pisi pisiler" başladı. tombişimden ses yok..
karşı komşum çıktı cama ve acı haberi verdi. dün akşam ben çıktıktan sonra tombişime araba
çarpmış ve sizlere ömür :((((
öyle bir yıkıldım ki göz yaşları sessiz sessiz içime aktı.
ufaklığı aşı saatine kadar cafeye kapattım.
meğer benim miniğim bu yüzden ağlıyormuş, bende aşıya gideceğini hissetti de korkudan ağlıyor sanıyorum..
öğlen aşımız yapıldı :(

Cem'oma haberi vermek o kadar zor oldu ki. Adamcağız uzakta..
Haberi aldığında o da yıkıldı ve hiç tereddütsüz ufaklığı eve alacağız diye tutturdu..
nasıl olur? nasıl yaparız? evde kaplumbağamız Adrian var, biz işteyken kedicik yalnız kalır,
biz nasıl tatile gideriz? kime bırakırız???
sorular sorular tüm gün düşün, taşın, kaşın en son ufaklığın yola atladığını gördüğüm an
hiç düşünmeden ben de gelen arabanın önüne attım kendimi. bir de baktım ben kararımı vermişim
bu ufaklığı sokakta bırakamazdım..


akşam iş çıkışı en yakın pet shopa gittim.. kafesini, kumunu, ilk etapta gerekli tüm teçhizatı kaptığım gibi
kızımızı eve getirdim.. 
şimdilik 2-3 gün kapalı balkonda kalacak kızımız zira parazit aşısı oldu temizlenmek için birkaç gün beklememiz gerekiyor. sonrasında  muayenesi, temizlik-bakımı ve kalan aşıları
yapılıp evin her köşesini keşfe çıkabilecek :))

bu arada Cem meraktan ve heyecandan çatlıyor. zırt pırt telefon açıp kızı soruyor..
sonunda isimde koyduk kızımıza, (alt dudağı pembe olduğu için)
PEMBO..
ailemize hoşgeldin Pembocum :)
maceramız yeni başlıyor, haftasonu kızımla başbaşayız..
hepimize eğlenceli tatiller...

PS: bu arada kedi bakımı konusunda deneyimli blog dostlarından yardımlarını bekliyorum.
kedi maması markası konusunda, şampuan, oyuncak vs. seçiminde bana yardımcı olursanız çok sevinirim...

4 Ekim 2011 Salı

minik dostlarımın günü

Bugün Hayvan Hakları Gününü kutluyoruz...

Her türlü canlının yaşama hakkı var! madem öyle neden eziyet ediliyor bazılarına??
İnsanın içi almıyor, televizyonda sokak hayvanı diye itilip kakıldıklarını görmek
yada işkence yapıldığını bilmek :(

Lise yıllarımın başıydı, bahçemize gelen ufacık sarman kedi yavrusunun miyavlamalarına
içimiz el vermedi. Ailecek hayvanları sevdiğimizden hiç tereddütsüz aldık evimize.
O kadar minikti ki, premature doğmuş birde sokakta beslenemediği için çelimsiz
kalmıştı. Doğasından kopmasın diye hazır mama ve kedi kumları almak yerine ciğer haşlar, bahçeden kum taşırdık 2 günde bir..
Bizimle senelerce yaşadı, tatillere bizimle geldi..Kocaman oldu benim erkek kedim.
Sonra artık daha fazla uzak kalamadı doğal hayatından ve gitti..
Çok üzülmüştüm ama onun yeri arkadaşlarının yanıydı ve artık bizimle olmaktan mutlu değildi :(

Şimdi ise evimizde kaplumbağamız var. 2 taneydiler ama maalesef Rocky'i bir süre önce kaybettik :(
Adrian yaşıyor çok şükür..

Sadece bu kadar mı sanıyorsunuz??




Tabii ki hayır. CemRe Cafe'nin bahçesinde 2 minik kızımız var. Daha önce ev kedisi oldukları
insana yaklaşmalarından belli ancak vicdansız sahipleri sokağa bırakmış onları. Evde hayvan beslemeye
heves edip sonra sıkıldıkları için sokağa atan insan müsveddelerinden
NEFRET EDİYORUM!!!
Bu kızlar sokakta kaldılar, birkaç komşum ve ben mama kapları, mamalar aldık, karton kutudan yuva yaptık.
İsterdim ki eve götürebileyim ancak tüm gün çalışıyoruz ve evde kimse yok. Yalnızlıktan bunalırlar diye
onlara ev aramaya başladık.

Vee kuzenimin de hummalı çalışmaları sonrası bu haftasonu veterinere gidiyorlar (inşallah)
Orada aşıları yapılıp yuva bulunacak onlara :))
Gidecekleri için ne kadar üzülsem de sevildikleri sıcak bir yuvayı hakediyorlar. Hele ki önümüz kış,
soğuk hava şartlarında dışarda olmayacaklarını bilmek biraz olsun tesellim..

Eğer benim kadar şanslı olup veteriner bulamayan Ankaralılara sesleniyorum
lütfen çevrenizdeki sokak hayvanlarına bir EL de siz uzatın. Çankaya Belediyesinin
çok güzel ve önemli çalışmasını buradan duyurmak isterim:

SEMTLERDE ÜCRETSİZ AŞI VE MUAYENE KAMPANYASI
Çankaya Belediyesi Veteriner İşleri Müdürlüğü çalışanları Mühye Köyü’nde bulunan Sahipsiz Hayvan Barınağı’nda sürdürdükleri muayene ve aşılama çalışmalarını Hayvan Hakları günü dolayısıyla 5 gün boyunca ücretsiz olarak semtlere taşıyacaklar. İsteyen vatandaşlar evde besledikleri kedi ve köpeklerini belirtilen gün ve saatlerde muayene ettirip kuduz aşısı yaptırabilecekler.
Her gün bir başka semtte ücretsiz aşılama ve muayene yapacak veteriner hekimlerin çalışma gün ve saatleri aşağıdaki gibidir:
Başkanlık Binası (Kolej)                    : 5 Ekim 2011 Çarşamba Saat:10.00 – 16.00
ÇanSera Kent Bahçesi(100. Yıl)         : 6 Ekim 2011 Perşembe Saat:10.00 – 16.00
Lozanpark (Yıldız)                            : 7 Ekim 2011 Cuma Saat:10.00 – 16.00
Ahlatlıbel Spor ve Sosyal Tesisleri     : 8-9 Ekim 2011 C.tesi/ Pazar Saat:10.00 – 16.00


detaylı bilgi için Çankaya Belediyesi sitesini ziyaret edin...

30 Eylül 2011 Cuma

bir hafta daha geçti ömrümüzden...

Günler günleri bu denli hızlı mı kovalıyordu hep yoksa bana mı öyle geldi..??

Cemomu yolcu edeli 9 günü devirmişim haberim yok, kaldı geriye 11 gün :(
yoğun bir hafta geçti üzerimden;
işlere koşturdum bolca,
can dostlarımla vakit geçirdim en keyiflisi, en sohbetlisinden..
alışveriş sezonumu açtım ucundan
veee organizasyonlar yaptım en süprizlisinden :))
bu süpriz eşimin 35. yaş günü için dile kolay
35 yaş yolun başı bizim için :)
35 yaşa özel bir kutlama planladım..
öyle böyle değil ama burada sizlerle şimdilik paylaşamıyorum
malum sevgilim girer okursa diye
ama 15 ekimden sonra paylaşılmak üzere sözümü verdim sizlere..

ne zamandır paylaşıcam bir türlü fırsat olmadı..
normalde takipçi sayımı hiç kontrol etmem geçenlerde bir baktım 41 kişi (hatta yeni 44 olmuşuz)
41 kere Maşallah diyorum :))
bu sayfayı açarken hiç böyle hesap kitap işine girmemiştim,
başlangıçta burada tek başımaydım şimdi birbirinden değerli 43 kişiyle paylaşım içindeyiz..
iyi ki varsınız :))

gelelim bu hafta neler yaptığıma,

* Pazartesi yeni elemanımız geldi CemRe Cafe'ye :))
Fadime hanım bizimle işe başladı başlayalı iş yükümde bir nebze hafifledi,
bende nefes aldım..

* Salı can dostum Nagehan'ın cafeye ziyareti sonrası attık kendimizi eski günlerde olduğu gibi
Tunalı'ya alışverişe..eksikleri tamamlamaya yeni başladım :)

* yeni elemanım sayesinde daha sık hayata karışabildim bu hafta
Çarşamba akşamı Tuğba ile birlikte Panora'da buluşup akşam yemek programı yapmıştık.
ben biraz erken gittim ki birkaç mağaza gezip alışveriş yapabileyim diye. birde ne görsem
o akşam Mazhar- Fuat- Özkan konseri yok mu. süper bir tesadüfle yemeğimizi
konser eşliğinde bol dedikodulu geçirdik :)





* bir sonraki akşam önceden planladığımız üzre Nagecim ve bir diğer can dostum Burçe'yle
eskiyi yad etmek için aldık soluğu Cafemiz'de.. ee 3 kadın bir araya gelirse kimler neler
çekiştirilir siz tahmin edin.. doyumsuz birlikteliğin tadı damağımızda tekrar buluşmak üzere sözler
verildi..

* E artık bugün Cuma; günlerdir evin yolunu unuttum, bu denli çalışmanın ve
gezmenin yorgunluğu ve Cumartesi gününe alınan siparişlerin hatırına evde ayaklar uzatılıp
biraz soluklanılmalı değil mi ama?? 

hepimize keyif, neşe ve huzur dolu haftasonu tatili olsun :))

27 Eylül 2011 Salı

ilişkiler, evlilikler, ayrılıklar..

Daha sık birlikte olacağız demiştim yalancı mı çıktım şimdi?
Hayııırrrr ama mazeretim var!
Aslında amacım her gün blogumla ve blog dostlarımla buluşmaktı ama
geçen hafta amacımdan sapmak durumunda kaldım..


Malum Cem'i yolcu ettim bu hafta ortası (Allah kavuştursun dileklerimizle)
sonrasında verdim kendimi işe..
Yalnızlık zor şey,; hele sevdiğinden ayrı olmak daha da zor :(
İnsanın içinden hiç birşey yapmak gelmiyor, sanki herşey onunla anlamlıymış gibi geliyor.
Bu melankoliye kendimi fazla kaptırmamak için verdim kendimi işime..
Allahın sevgili kuluyum ki işlerde yoğun cafede maşallah, günleri saymaya vakit bulamıyorum..

Aslında hazırladığım birçok taslak birikti..
huyum kurusun gözlemci ve düşünen biriyim ki çevremi,
çevremde gelişen olayları iyice gözlemleyip irdeleyebiliyorum.
bu devirde düşünen kaç kişi var ki?

konu başlıkları birbirinden kimi zaman alakasız kimi zaman da
birbiriyle bağlantılı oluyor..
kafamda düşünceler, yorumlar birikmiş patlamaya hazır bomba gibi
tik tak tik tak zaman işliyor.
bir başlasam belki gerisi çorap söküğü gibi gelecek ama
nerden yada hangi konudan başlayacağım onu kestiremiyorum..


ilişkiler karmaşıktır çünkü her insan farklıdır. farklı karakterlerin bir araya
gelmesi bazı zaman eğlenceli olmuyor maalesef
son dönemde arkadaş çevremde gelişen ve beni üzen olaylar oluyor :((

evlilik haberlerine sevindiğimiz arkadaşımızın ayrılık sürecine girmesi beni yıktı.
ne umutlarla, ne heyecanlarla kurulan aile kurumu geri dönülemeyecek
yollara sapmış, geri alınamayacak sözler, davranışlar başlamış..
3 gün önce sevdiğini iddia eden nasıl bir anda kanlı-bıçaklı düşmana dönüşür ki?
hep savunduğum "ilk evlenen de ilk boşanan da sen olmayacaksın"
evlenmek gibi boşanmakta çok doğal benim için, bu yüzden de kimseyi kınamam.
her ilişki benim gözümde özeldir ve özel kalmalıdır.
bazı şeyleri kendi aranda halletmelisin, ne zaman ki ilişkin çarşaf
çarşaf olmuş işte o zaman yandın.
nasıl eşinle seviştiğini kimse görmüyorsa (görmesini de istemiyorsan)
kavganı da bilmeyecek kardeşim. sen barışırsın ama olaylar ve olanlar unutulmaz!




son dönemde bazı bloglarda sözleşilmiş gibi gençliğin bugünkü durumu
yada durumsuzluğu mu desem yazılıyor. çoğu kanıya katılmamam mümkün değil.
işte şimdi üniversite sıralarında gördüğümüz kızlar-erkekler geleceğin aile kurumunu oluşturacak.
süregelen çıkar ilişkileri evlilik hayatlarında da devam ediyor. BEN olgusu almış başını gitmiş.
daha karakteri oturmamış (oturmasınıda beklemediğim)  insanların böyle kutsal kurumun adını lekelemelerine
dayanamıyorum..
bizim ananelerimiz- dedelerimiz, annelerimiz-babalarımız nasıl 40 yıl aynı yastığa başını koyabilmiş???
sabır, sebat etme, hoşgörü, alttan alma gibi olgular gitmiş yerini
BeNim PaRam, BeNim Evİm, BeNim ArAbaMa dönüşmüş!!
Yazık ki ne YAZIK!!
bir ömürü beraber geçirmek, iyi günde- kötü günde sözleri unutulmuş..
hakaretler havada uçuşurken mal-mülk-para paylaşımına geçilmiş bile..

Acıyorum sadece acıyorum bu insan kılığındaki şeytanlara...
üzerlerindeki kotu değiştirir gibi: bu eskidi, sevmiyorum artık deyip
bir köşeye atmalarına tahammül edemiyorum.
noldu?? o kotu gördüğünde bayılmıştın, almak için para biriktirmiştin,
daha yeni diye giymeye kıyamıyordun.!!
Bitti..
ne kolay söylenen bir laf, hazırlıklar için aylarca uğraş bir kalemde sil gitsin..

kolay tüketiyoruz herşeyi ne yazıkki ve elimizdekinin kıymetini bilemiyoruz..
insanlar sevdiğine kavuşamazken, aradığını bulamazken sen sıkıldım de gitsin..

size demiştim içimde biriken çooook şey var diye..
bu birikimin en kötüsü de öfke
şöyle karşıma çıksalarda 2 çift laf söyleyebilsem dediğim insanlar var
şu hayatta..
onlar karşıma çıkamıyor bende sizi buldum anlatacak..

20 Eylül 2011 Salı

bolca huzur, biraz huzursuzluk...



bu aralar vakit sıkıntısı yaşıyorum.
aslında zaman yönetimi konusunda iyiyimdir ama son
zamanlarda işte yalnız olmak, sağlık sorunları yaşamak
bir de sonbahar mahmurluğu var üzerimde..


bende ne var ne çok? diye sorarsanız;


* bayram tatili (kimileri için 9 gün hatta daha uzun olsa da) benim 3 günümü
aldı :) bir yerlere gidemedik darısı bir sonraki bayrama..
malum bayramlar benim işlerimin yoğun olduğu dönemlerdir..
çok şükür iş olsunda ben çalışmaya razıyım..


* tatil öncesi sonrası sağlık sıkıntılarıyla boğuştum.
bu konuya detaylı girmeyeceğim çünkü canım sıkkın bu konudan.
şimdilik tedavi sürecindeyim hayırlısıyla atlatıcam inşallah :)
(bu arada bu dönemde yanımda olan dostlara da buradan tekrar teşekkürler)


* sonraaa yazı bitirirken güneşten maximum faydalanmak için her daim kendimi
bahçeye attım. kiraz ağacımızın altında hafif esen rüzgarda bol bol kitap okudum, bulmaca çözdüm, dostlarla yemekler yendi, çaylar içildi bol bol dertleşildi:)
biraz huzur depoladım ruhuma :)


* 2 güzeller güzeli kediciğimiz oldu geçen haftadan beri :))
sokak hayvanlarına oldum olası kıyamam, beslerim. bunlar yeni geldi cafeye. yan komşumla birlikte
mama kaplarını aldık.vsütler, mamalar, etler ohhhh..
öyle sevgi arsızıki bu kızlar her fırsatta ya dükkana giriyolar ya kucağımıza çıkıp mıırrrlıyolar..
kızlar kocama aşık oldu, napalım kumalarımı ellerimle besliyorum :)




* gelelim bu kadar huzur içindeyken neden huzursuzum?
malum yine Cem'in seyehat dönemi geldi. ayrılık zamanı artık, yarın aşkım
gidiyor..dile kolay 20 gün yalnızım :((
neyse hayırlısıyla, sağlıkla gidip gelsinde aşkım sayılı gün geçer bir şekilde..

işte benden havadisler şimdilik bu kadar.
bundan sonra daha sık birlikte olacağız inşallah..

keyifli haftalar olsun hepimize :))

15 Eylül 2011 Perşembe

hala hayattayım ve yakında tekrar buradayım...



yaşıyorum...
tabii buna yaşamak denirse diyeceğim ama nankör olmak istemiyorum
yine de halime çok şükür..
uzuuuuunca bir süre oldu farkındayım, uzaklarda değildim buralardayım
fırsat buldukça da takip etmeye çalıştım siz güzel blog dostlarını
ama yazmak, paylaşmak nasip olmadı..
bayram geldi geçti, koskoca yaz mevsimini yolcu ettim
sonbahara merhaba dedim belki biraz buruk..
ama hala güneş parlarken içimde bir umut var..

bu sıkıntılı zamanlarımda geçecek
dış faktörler avaz avaz bağırsa da negatiflikleri,
sağlık sorunlarını, keyifsizlikleri
iç sesim kulağıma usul usul fısıldıyor
bugünlerde geçecek,
herşey eskisi hatta eskisinden de güzel olacak,
mutlu günler yakın diye..
bir süre kapatmalıyım kulaklarımı dış dünyaya
biraz kendime dönmeliyim
iç sesimin o muhteşem senfonisine kaptırmalıyım kendimi..

ama biliyorum az kaldı bitecek,
biraz daha sabır..

paylaşmak için en kısa zamanda geri döneceğim
bu bembeyaz temiz sayfalarla ve sizlerle dertleşip, paylaşmayacağım da
kime anlatacağım
değil mi?

yakında
çok yakında...

24 Ağustos 2011 Çarşamba

teknolojik alışveriş çılgınlığı indirimlr.com :))

eskiden bayram yaklaştımı çocuklar alınır alışverişe çıkarılırdı..
mutlaka "bayramlık" adı altında yeni ciciler alınırdı.
yeni pabuçlar başucunda yatılır, bayram sabahları heyecanla beklenirdi.
ahhh ahh nerde kaldı o eski bayramlar diyesim geliyor :(
şimdi bayramlara sadece "tatil" gözüyle bakar olduk. değişen yaşam koşullarımız mı? yoksa artık büyümüş olduğumuzdan kaynaklanan sırtımıza yüklenmiş hayat sorumluluklarından mı?
bilinmez tatilleri iple çeker olduk...

bir de hayatımıza teknoloji girdi..Bayram tebriklerimizi bir kısa mesajla yada maille hallediyoruz artık.
günün koşullarına bu denli de ayak uydurmak zorunda mıyız canım??

teknolojinin kimi yönden hayatımızı kolaylaştırdığı da inkar edemeyeceğimiz bir gerçek.
mesela artık sanal marketler var. internetten evimiz için gerekli tüm malzemeleri kolayca sipariş edip, kapımıza teslim ediliyor.
yada giyim kuşam alışverişimizi mağazaların sayfasından beğeniyoruz; giy-çıkart, kabin sırası bekleme derdi de olmadan hoooppp bir de bakmışız yazlık gardrobumuzu döşemişiz.
evliyseniz bir de tam zamanlı bir işte çalışıyorsanız; hem işte mesai yap hem evin işlerini hallet (yemek-çamaşır-bulaşık-ütü-temizlik vs..) hele bir de çocuk olduğunu düşünürseniz..
biz kadınlar kaç parçaya bölüneceğimizi bilemez durumdayız. eğer geliriniz yüksekse tabii bunları hallettirebileceğiniz yardımcı/lar tutabilirsiniz.
haa unutmadan bu kadar koşturmaca arasında kadınsınız kişisel bakımınızı da ihmal etmemeniz gerek..
ohhooo günün 24 saat olması bile yetmez bize :)
ama artık biraz teknolojinin iyi yöndeki nimetlerini kullanmamız gerek öyle değil mi?

işte özellikle biz kadınlar için bulunmaz bir fırsat sitesi..
Tabiki İndirimlr.com'da http://www.indirimlr.com/
içeriğinde yok yok..
Tatil fırsatları, restaurant, eğlence, aktivite, eğitim fırsatları, sağlık ve güzellik fırsatları, sevdiğiniz markaların indirimli ürün satışları ve daha neler neler...
hem de adı üstünde herşey İNDİRİMLİ..
neden aynı ürüne çarşıda daha fazla ödeyelim ki?

ben şahsen her gün düzenli takip ediyorum ve alışveriş yapıyorum. hem zamandan hem de paradan tasarruf ediyorum. kimi gün saç bakımına gidiyorum, kimi gün hamam-masaj keyfindeyim..
ihtiyacıma göre hatta itiraf etmek gerekirse bazen ihtiyacım yokken bile alışveriş yapabiliyorum :))
alışveriş merkezlerinde artık erkekleri yanımızda dükkanlara girip çıkararak baymamıza gerek yok :)
rahat rahat gezinelim 
haydi hanımlar :)))


21 Ağustos 2011 Pazar

Bodrum tatili Vol.2


günlerdir kendimi toplamaya çalışıyorum.
hem kendimi hem işlerimi aslında.
tatil sonrası işe dönmek, adapte olmak biraz zor oluyor.
zaten şu ara kültür şokundayım  :(
tatil demek ye, iç, yat, kitap oku demek ya benim için
eve dönüşte tüm evin işleri, bir de Cafedeki işler bana bakınca şoka giriyosun ister istemez..
hani diyosun sabah kalktığımda çayım demlenmiş, omletim hazır
öğlene ne pişirsem derdi yok, bulaşıkları kim kaldıracak diye düşünmeme gerek yok
çamaşırmış ütüymüş o da ne??
veee
"welcome to real world"
o her gün önüne servis gelen kadın rüyadan uyanır..
gene de evimi özlediğimi itiraf etmem gerek tüm işlere rağmen.
insanın evi gibisi var mı? Allah kimseyi evinden barkından
ayırmasın..

tatil notlarıma dönersek, sadece yatıp kilo almadım canım
kültür turu da yaptık tabii. (ee insanın kocası rehber olursa tarihi yer gezmeden olur mu?)
2. günümüzün sabahı erkenden kalkıp Bodrum Kalesi ve Su altı
Arkeoloji müzesine gittik. etkilenmemek elde değil!



kalıntılar insanı zamanda yolculuğa çıkarıyor..


kulelere çıkmak, zindanlara inmek derken tarihi koklamak süperdi..
hele manzarası insanı başka diyarlara götürüyor..


* kültür turu yapıldı
* kendime koyduğum "tatilde 1 kitap bitecek" hedefini gerçekleştirip Maeve Binchy'nin
Gümüş Yıldönümü kitabını bir çırpıda bitiriverdim. Maeve Binchy kitaplarını oldum
olası çok severim, bana hep yazı hatırlatır. tatillerde okuduğum bu yazar anlatımı ve hikayeleriyle
beni hep etkilemiştir. bir de tüm hikayeler İrlanda Dublin'de geçer.
sırf bu nedenle mutlaka görülecek yerler listemin başındadır Dublin :)

* herşey dahil sistemde gidilen otellerde mutlaka kilo alırım. bu seferde 
non-stop yiyip yatarak 2 kilo alarak döndüm :) pişman mıyım? hayır..
fena olmadı biraz kilo almam ama nedense tüm kilolar göbek bölgesinde
toplanıyor :( biraz başka yerlerime de yayılsa hiç fena olmazdı hani..

velhasıl tatil dediğin göz açıp kapayıncaya kadar geçip bitiyor :(

ama olsun kısmetse bir dahakine farklı yerlere, farklı kültürlere yolculuk yaparız..
belki bayramda
kim bilir??

hepimize bol keyifli haftasonu
:))

  

15 Ağustos 2011 Pazartesi

deniz, güneş, kum veee Bodrum Vol.1


huu huuu ben geldim...
her ne kadar gönülsüz bir dönüş olsa da bu
her güzel şeyin sonu olduğu gibi tatilimin de sonu geldi...

İstanbul'daki 3 günlük kaçamak sonrası
bir koşturmaca soluğu Bodrum'da aldık aşkımla..


seneler sonra Bodrum'da olmak, sevdiğimle huzur dolu bir tatil yapmak
uzun zamandır içinde bulunduğum gerginlik, stres ve yorgunluğu orada
bırakıp gelmek...

tatilin kötüsü olur mu? olmaz tabii ki ama bu kadarını da beklemiyordum..

Bodrum tatilim boyunca ufak ufak notlar aldım sizlerle
paylaşmak üzere..

öncelikle gittiğim otelden başlayacağım..
herkese şiddetle tavsiye edebileceğim bir yer
Bodrum  Voyage..
Voyage'ların birçok yerde oteli var.(Bodrum, Antalya..)
Bizim tercihimiz; arabayla seyahat etmediğimiz için merkeze yakın olan
Bardakçı koyundaki Voyage Bodrum.
asıl tercih sebebimiz ise otele 12 yaşından küçük çocuk alınmamakta :))
yanlış anlaşılmasın çocuk düşmanı falan değiliz
ama tatil bizim için dinlence demek o yüzden çocuk gürültüsü
istemedik. tam kafa dinlemek üzere
tasarlanmış bir yer. otel bir koyda bulunan 3 otelden biri.
Bodrum merkez yani Bodrum Kalesi tam karşınızda tüm
ihtişamıyla durmakta.




sabah bu manzaraya uyanmak,
akşam ise tüm ışıkların parıl parıl parladığı manzaraya karşı yemek yemek :))
denizi ise muhteşem ötesi..cam gibi parlak, soğuk ve dümdüz..
ben şahsen dalgalı denizi hele sıcak olanını hiç sevmem..

personel mükemmel ötesi, yani güleryüzlü yaklaşım buna denir.
her daim size hal hatır sorup, hizmet etmek için çırpınıyorlar..

gelelim tatil gözlemlerime..
insanların özellikle çiflerin ilişkilerini incelemeye bayılırım.
yanlış anlamayın ilişkilere burnumu sokmak yada konuştuklarını dinlemek gibi bir huyum yoktur.
uzaktan onların mimiklerini, el-kol hareketlerini incelerim.
aksi biri mi, neşeli mi yoksa kavgacı mı mimiklerimiz hareketlerimiz ele verir.
çocuk alınmayan otelleri genelde balayı çiftleri yada orta yaşlı çiftler tercih ediyormuş..
biz Cemomla hangi gruba dahiliz bilemedim :))

işte size birkaç tatil enstantenesi:
*  teknolojik çağda çiftler tatilde de işlerini, arkadaşlarını ve
dedikoduyu boşlamıyorlar..hepsinin elinde son model cep telefonları, facebook,twitter
ve bilimum kontürlerini harcıyorlar bu uğurda..
* otel 4 yıldızlı herşey dahil konseptinde olmasına rağmen fiyatları çoook ta ucuz sayılmaz.
demek ki neymiş gelir düzeyi biraz yüksek insanlar geliyor..
bu düşünceye aldanıp (para=kalite)çevrenizde kaliteli insan olacağını sanmayın
görgü+terbiye parayla satın alınmıyor!
bu konuyla ilgili bir enstantene anlatayım gözümle şahit olduğum ve küçük dilimi yuttuğum:
bir genç kadın+eşi genç bir erkek ve kızın annesi olduğunu tahmin ettiğim bir bayan
kumsalda şezlongda yatıyorlar. bir ara kız kalkıp odadan asetonunu ve pamuğunu alıp
geliyor. önce itina ile elindeki ojeleri siliyor. yok artık derken bir de ne göreyim
kız elinde çıt çıt makası tırnaklarını kesiyor! plajın orta yerinde kumlara ataraktan kestiği tırnakları
YUUHHH diyorum içimden..
sonra itina ile çantasından french takımlarını çıkarıp tırnaklarına french manikürünü yapıyor..
Eeee İNSAF diyorum biraz da homurdanarak.
kendimi öyle zor tutuyorum ki kızın suratına bu yaptığı ayıbı bir tokat
misali çarpmamak için...
demek ki neymiş parayla adam olunmuyor!!
* biz bayanlarda garip bir huy var; neden yanından geçmekte olan diğer bayanın bikini-mayosu nasıl?
fiziği ne alemde? saçı makyajı ve bilimum herşeyi bizi ilgilendirir?
hatta içten içe neden hemen kendimizle kıyaslama yaparız?
daha da ileri gidip yanımızdaki erkeğin hemen nereye baktığını inceleriz?
(bakmış olduğumuz bayan hoş ve alımlı ise hatta bizden biraz daha zayıfsa)
* bazen "Türk kadını kendini salar hele doğumdan sonra" tezini çürüten hanımlara hayranım..
tatilde yaşlı bir çift vardı tahminim yaşları 65-70 arasıydı. hanımefendi bakımlı, kendine güvenen
bir bayandı. bu her halinden belliydi. zira boyum posum ne alemde bu yaştan sonra bana yakışır mı
diye düşünmeden kendine yakışan bir bikiniyi giymiş eşiyle neşeli neşeli
deniz sefası yaptılar.
ahhh keşke fırsatım olaydı da anlattığım bu insanları
fotoğraflayabilseydim sizlere. belki ne demek istediğimi o zaman daha iyi anlardınız :)
*akşam yemek vakti geldi mi herkes odasında hummalı bir hazırlığa girişiyor. herkes derken tüm bayanları
kastediyorum. çünkü yemek salonuna geldiğinizde erkeklerin basit bir şort ve t-shirtle olduğunu
yanındaki bayanın ise 1 karış topuklularla zar zor yürürken bir de mini eteklerini
çekiştirdiğini görüyorsunuz. tabii makyajlarını anlatmama ne gerek badana misali :))



diğer anektodlarımı bir sonraki post ta paylaşmak üzere...
şimdilik benden bu kadar
:)