huu huuu ben geldim...
her ne kadar gönülsüz bir dönüş olsa da bu
her güzel şeyin sonu olduğu gibi tatilimin de sonu geldi...
İstanbul'daki 3 günlük kaçamak sonrası
bir koşturmaca soluğu Bodrum'da aldık aşkımla..
seneler sonra Bodrum'da olmak, sevdiğimle huzur dolu bir tatil yapmak
uzun zamandır içinde bulunduğum gerginlik, stres ve yorgunluğu orada
bırakıp gelmek...
tatilin kötüsü olur mu? olmaz tabii ki ama bu kadarını da beklemiyordum..
Bodrum tatilim boyunca ufak ufak notlar aldım sizlerle
paylaşmak üzere..
öncelikle gittiğim otelden başlayacağım..
herkese şiddetle tavsiye edebileceğim bir yer
Voyage'ların birçok yerde oteli var.(Bodrum, Antalya..)
Bizim tercihimiz; arabayla seyahat etmediğimiz için merkeze yakın olan
Bardakçı koyundaki Voyage Bodrum.
asıl tercih sebebimiz ise otele 12 yaşından küçük çocuk alınmamakta :))
yanlış anlaşılmasın çocuk düşmanı falan değiliz
ama tatil bizim için dinlence demek o yüzden çocuk gürültüsü
istemedik. tam kafa dinlemek üzere
tasarlanmış bir yer. otel bir koyda bulunan 3 otelden biri.
Bodrum merkez yani Bodrum Kalesi tam karşınızda tüm
ihtişamıyla durmakta.
sabah bu manzaraya uyanmak,
akşam ise tüm ışıkların parıl parıl parladığı manzaraya karşı yemek yemek :))
denizi ise muhteşem ötesi..cam gibi parlak, soğuk ve dümdüz..
ben şahsen dalgalı denizi hele sıcak olanını hiç sevmem..
personel mükemmel ötesi, yani güleryüzlü yaklaşım buna denir.
her daim size hal hatır sorup, hizmet etmek için çırpınıyorlar..
gelelim tatil gözlemlerime..
insanların özellikle çiflerin ilişkilerini incelemeye bayılırım.
yanlış anlamayın ilişkilere burnumu sokmak yada konuştuklarını dinlemek gibi bir huyum yoktur.
uzaktan onların mimiklerini, el-kol hareketlerini incelerim.
aksi biri mi, neşeli mi yoksa kavgacı mı mimiklerimiz hareketlerimiz ele verir.
çocuk alınmayan otelleri genelde balayı çiftleri yada orta yaşlı çiftler tercih ediyormuş..
biz Cemomla hangi gruba dahiliz bilemedim :))
işte size birkaç tatil enstantenesi:
* teknolojik çağda çiftler tatilde de işlerini, arkadaşlarını ve
dedikoduyu boşlamıyorlar..hepsinin elinde son model cep telefonları, facebook,twitter
ve bilimum kontürlerini harcıyorlar bu uğurda..
* otel 4 yıldızlı herşey dahil konseptinde olmasına rağmen fiyatları çoook ta ucuz sayılmaz.
demek ki neymiş gelir düzeyi biraz yüksek insanlar geliyor..
bu düşünceye aldanıp (para=kalite)çevrenizde kaliteli insan olacağını sanmayın
görgü+terbiye parayla satın alınmıyor!
bu konuyla ilgili bir enstantene anlatayım gözümle şahit olduğum ve küçük dilimi yuttuğum:
bir genç kadın+eşi genç bir erkek ve kızın annesi olduğunu tahmin ettiğim bir bayan
kumsalda şezlongda yatıyorlar. bir ara kız kalkıp odadan asetonunu ve pamuğunu alıp
geliyor. önce itina ile elindeki ojeleri siliyor. yok artık derken bir de ne göreyim
kız elinde çıt çıt makası tırnaklarını kesiyor! plajın orta yerinde kumlara ataraktan kestiği tırnakları
YUUHHH diyorum içimden..
sonra itina ile çantasından french takımlarını çıkarıp tırnaklarına french manikürünü yapıyor..
Eeee İNSAF diyorum biraz da homurdanarak.
kendimi öyle zor tutuyorum ki kızın suratına bu yaptığı ayıbı bir tokat
misali çarpmamak için...
demek ki neymiş parayla adam olunmuyor!!
* biz bayanlarda garip bir huy var; neden yanından geçmekte olan diğer bayanın bikini-mayosu nasıl?
fiziği ne alemde? saçı makyajı ve bilimum herşeyi bizi ilgilendirir?
hatta içten içe neden hemen kendimizle kıyaslama yaparız?
daha da ileri gidip yanımızdaki erkeğin hemen nereye baktığını inceleriz?
(bakmış olduğumuz bayan hoş ve alımlı ise hatta bizden biraz daha zayıfsa)
* bazen "Türk kadını kendini salar hele doğumdan sonra" tezini çürüten hanımlara hayranım..
tatilde yaşlı bir çift vardı tahminim yaşları 65-70 arasıydı. hanımefendi bakımlı, kendine güvenen
bir bayandı. bu her halinden belliydi. zira boyum posum ne alemde bu yaştan sonra bana yakışır mı
diye düşünmeden kendine yakışan bir bikiniyi giymiş eşiyle neşeli neşeli
deniz sefası yaptılar.
ahhh keşke fırsatım olaydı da anlattığım bu insanları
fotoğraflayabilseydim sizlere. belki ne demek istediğimi o zaman daha iyi anlardınız :)
*akşam yemek vakti geldi mi herkes odasında hummalı bir hazırlığa girişiyor. herkes derken tüm bayanları
kastediyorum. çünkü yemek salonuna geldiğinizde erkeklerin basit bir şort ve t-shirtle olduğunu
yanındaki bayanın ise 1 karış topuklularla zar zor yürürken bir de mini eteklerini
çekiştirdiğini görüyorsunuz. tabii makyajlarını anlatmama ne gerek badana misali :))
diğer anektodlarımı bir sonraki post ta paylaşmak üzere...
şimdilik benden bu kadar
:)